Her dönemde yaşayanların görüşlerine göre, gençlik yozlaşmış ve toplum eski değerlerini kaybetmiştir.
Yetişkinlerin bu bakış açısından günümüz gençliği de nasibini alıyor.
Onları yargılamadan önce, bizler onlara nasıl bir örnek sunduğumuza bakmalıyız.
Geçtiğimiz otuz yılda, ülkemizde ve dünyada tüketim toplumunun oyuncuları olarak her birimiz sistemin içinde görevimizi hakkıyla yerine getirdik. Hedeflerimizi ve gelecek hayallerimizi çoğunlukla mal edinme hırsı, mevki sahibi olmak ve bir diğerine üstünlük kurmak üzerine kurguladık. Azla yetinmek yerine, daha fazlasına sahip olmak için geçmiş ve geleceğe çengel attık. Bu nedenle de en büyük arayışımız “an içinde yaşamak” oldu. İçinde bulunduğumuz zamanın ve sahip olduklarımızın değerini bilmek yerine, enerjimizi kaçırdığımız fırsatlara ve henüz elimizde olmayanlara yönlendirmeyi seçtik.
Bizi seyrederek büyüyen çocuklar da bizde olana değil, ihtiyacımız olana yöneldiler.
“Komşusu açken tok yatmayanlar” toplumundan, “Komşuda olan bende de olsun” kültürüne evrilme yolculuğumuzda, içimizde bir çiçek gibi açan çocuklar var.
Geçenlerde Marmaray ile evime doğru gittiğim yolculuğuma üç tane pırıl pırıl genç kız eşlik etti. Boyunlarında gördüğüm “Delege” yazılı isimliklerini merak edip anlamını sorduğumda, liseler arasında organize edilen bir projede görev aldıklarını söylediler. Dünya tarihinde geçmişte yaşanmış siyasi krizleri yeniden değerlendiriyor ve o dönemde yapılan hataları tespit ederek analiz yapıyorlardı. O derece akıllı analizleri vardı ki hayran kaldım. Henüz 15-16 yaşlarındaki bu genç kızlara, “Amerika ve İran arasında olan biteni nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sordum.
“Amerika, İran ve çevresinde bulunan farklı mezhepleri birbirine düşürerek yine kendi çıkarlarını gözetiyor. Konu din değil, para da değil, aslında konu insanları istedikleri gibi yönetmek. O coğrafyadaki parayı ya da öz kaynakları almak kılıfıyla, insanlara istediklerini yaptırıyorlar.”
Bakar mısınız cevabın inceliğine?
Hayranlığımı dile getirdim.
Gelecek, gençliğin ve hayatı kucaklayanların çözümleriyle şekilleniyor.
Son zamanlarda gençlerle yaptığım görüşmelerde buna benzer sohbetlerimiz oluyor. Onlar geleceğe bizim kadar umutsuz bakmıyorlar. Dünyanın kaynakları azalıyor ve her birine yetmeyecek olabilir. Ancak bu bize göre böyle diye düşünüyorum. Kaynaklar azaldıkça, onlar daha paylaşımcı oluyorlar. Maddi zenginlikleri düşünenler olduğu kadar; olanın, olmayana desteğini benimseyenler de var.
İnternette zaman geçirmeleri, dünyaya bizlerden daha geniş bir açıdan bakmalarına ve birbirlerini oldukları gibi kabul etmelerine neden oluyor.
Herkesi olduğu gibi kabul ediyor ve daha az ile yetiniyorlar.
En önemlisi kadın, erkek, çocuk, hayvan demeyi bırakarak sadece “canlı” demeyi öğreniyorlar.
Gençler bize, “geleceğin onların olduğunu” hatırlatıyor.
Yaptıklarımız ya da yapmadıklarımız için kendimizi suçlamayı bıraktığımızda ve istifçilikten özgürleştiğimizde onları çok daha iyi anlayacağız.
Gelecek, gençliğin ve hayatı kucaklayanların çözümleriyle şekilleniyor.