Bu İçeriği Paylaş
Günümüz dünyasının pek sevmediği bir kelimedir sadelik. Oysa tınısı dahi, insanın yorgunluğunu alır. Hayatınızın neresinde kendinizi yoğun, kalabalık, ağırlaşmış hissediyorsanız o alanda sadeleşme çalışmasına ihtiyacınız var demektir.
Vazgeçmemem dediklerinizin bir listesini yapın. Bu, bir eşya, bir insan ya da yaşayış biçiminiz olabilir.
Sizin hayat standardı yahut sevgi bağı olarak gördükleriniz aslında göremediğiniz esaret bağlarınız olabilir.
Tek başına, iki yahut üç kişi bir arada yaşamasına rağmen evlere sığamayanların bırakamam dediği eşyaları analiz ettiğimizde karşımıza enkaz gibi yükler çıkıyor.
Verilemeyen giysiler, hatırası olan objeler, kitaplar, aksesuarlar, fotoğraflar, gelen hediyeler ve say say bitmez daha niceleri. Her ay bir tane objeyi sakladığınızı farz edelim. Sadece bir tane obje 20 yılsonunda 240 adet atılamayan ve depolanan ev stoklarında yerini alacak. Keza giysilerde aynı şekilde, o kadar para verdiğim dediğiniz çantanızı en son ne zaman kullandınız? Ayakkabılar, kemerler ve kıyıp da başkasına verilemeyen niceleri. Ancak bir deprem ya da afette çekmecelerden çıkan, yatak, yorgan çarşafları henüz listemize eklemedik bile.
Nedir sizi verememe haline getiren?
Biriktirmeye sevk eden?
Bu dünyadan giderken, buraya ait hiçbir şeyi götüremeyeceğinizi bilerek bu biriktirme dürtüsü aslında sadeleşemeyen tarafa işaret ediyor. Bu gizli bir kıtlık bilinci, savunma mekanizması olarak tasarruftan, tutumluluktan bahsetmeyiniz. Öyle olsa kullanılabilir bir ayakkabınız varken, diğerlerini çeşitli bahanelerle satın almazdınız. Bütün o dolapları bir gün lazım olabilir düşüncesi ile tıka basa doldurmazdınız. Evi acil olarak terk etmeniz gerekse, biraz su, taşınabilir yiyecek ve bir iki giysi dışında başka bir şey gelmez aklınıza, belki de bir de pahada değerli olanları alır ve çıkarsınız.
Ev ve genel olarak mekan aslında bizim iç dünyamızın birer yansımasıdır. Kendimizi güvende hissettiğimiz evimiz, evi ortaklaşa paylaşıyorsak odamız bizim ruhsal alemimizden haber verir.
Evinize konuk olun!
Evet doğru okudunuz evinize konuk olun. İlk kez o evden içeri girer gibi her şeyi keşfedin, fark edin. Başkalarının evlerine gittiğinizde yaptığınız gibi inceleyin. İnsan sürekli yaptığı işlerde, bulunduğu mekanlarda bir tür körlük yaşar. Siz mekanınızı ilk kez ziyaret edin. Seçtiğiniz objeleri, renkleri, eşyaların duruş biçimini, hatıralarınızı inceleyin. Bu mekan bir başkasının olsa ve siz ona okuma yapıyor olsanız, ne derdiniz?
Renkler diyelim, tek düze mi? Objelerin seçimi nasıl? Evin geneli size hangi hissi veriyor?
Ferahlık, kasvet, samimiyet, sıcaklık, soğukluk, şıklık vb…
Bu mekanda seni en iyi anlatan bir tane objeyi seç deseler hangisini seçerdiniz?
Neden?
Vazgeçmemem dediklerinize bakın: Eşya, insan , alışkanlık. Hayat standardı veya sevgi bağı olarak gördükleriniz aslında farketmediğiniz esaret bağlarınız olabilir.
Hayata tazelenerek akmak
Eskiyen ama bırakamadıklarınızın size ne anlattığını dinlediniz mi? Elinize bir kağıt kalem alın ve yazın o resim çerçevesi, o biblo, duvar asılı tablo yada her ne ise bırakamam dediğiniz, mesajını iletmesine izin verin. Bir daha o kadar mutlu olamayacağınızı mı düşünüyorsunuz, o kadar kızdığınız eski eş yada sevgiliden kalan bir hatıra size aslında mutlu günlerinizin de olduğunu mu hatırlatıyor.
Bu sizinle o eşya arasında, aslında onun temsil ettiği enerji ile sizin aranızdadır. Aslında bu mutlu olmaya yada olamamaya dair bir kıtlık bilincidir. Orada, o eşyayı koruyarak yaşadıklarımızı, o giysiyi giydiğimiz dönemde ki hissedişimizi korumak isteriz. O yüzden atılamayan konser biletleri, hediye kutuları birikirde birikir. Oysa biz emin olsak yeni yepyeni güzelliklerin her köşe başında bizi beklediğine, başımızı kaldırıp bir baksak hayat an be an yenilenerek devam etmekte ve kainatın hiçbir köşesinde hiçbir şey aynı olmadığı gibi bambaşka olmanın, her an yeniden doğmanın coşkusunu yaşamakta ve katıldığımız anda biz de tam ortasında içinde olacağız. Eskiyle eskimekten geçeriz yeniye ve tazelenerek an be an akarız hayata, bize yapılan tekliflerde oluruz.
Hatıralar kötüdür, eski kötüdür gibi bir sonuca varmadan önce, neden bazı eşyalarla yoğun bağınız var onu inceleyin. Çocuğu yetişkin hale gelmiş hala onun bebeklik resimlerini salonun baş köşesinde tutanlar, bütün eşyalarını verse de eskiden kalan birkaç kutsal parçasına dokundurmayanlar, giysilerinden, takılarından vazgeçemeyenlerden bahsediyorum.
Vedalaşmak, her kim olursa gönderdiğimiz hatta bazen bizi çok üzmüş olsa dahi hüzünlendirir. En eskiyi verirken dahi kendimizden bir parçayı veriyormuşuz gibi hissedebiliriz.
Vazgeçmek, bırakmak, arınmak o yüzden keyfe keder yaptığımız eylemler olmazlar. Genellikle canımız acıdıktan sonra ya da çaresizlikle harekete geçeriz.
Dolunay ve Ay tutulmasının ertesinde kendinize güzel bir sadeleşme çalışması yapabilirsiniz. Evrenin çöpçüleri sizden zorla bırakmanızı istemeden siz gönüllü yapabilirsiniz.
6 Comments
Gülnaz
12 haftalık sadeleşme çalışmadına katılmak istiyorum
Teşekkürler
Meltem Reyhan
Merhaba Gülnaz hanım,
öncelikle ilginize çok teşekkür ederiz.
Mail olarak cevaplandı.
Sevgiler
HÜRRİYET BENZER
Teşekkür ederim.Sadeleşme çalışmasına başladım.Çok zorlanıyorum fakat sizin de katkılarınızla bunu halledebileceğimi biliyorum artık!Sevgiyle kalınız.🍀🐞🌼🐝🌻
Can
Merhaba sadeleşme çalışmasına katılmak istiyorum. Nasıl kayıt olabilirim?
Meltem Reyhan
Merhaba,
Ocak ayı bülteni ile paylaşmıştık. ilerleyen zamanlarda tekrardan sadeleşme programını için duyurularımız olacaktır.
İlginize teşekkürler, Sevgiler
1610301231
Meltem hanım sizin kitaplarınızı okuyarak sosyal medyadan veyoutubeden takip ederek evimde sadelestim ne kadar gereksiz eşyaları yıllarca kendime yük etmişim şimdi sadelestikten sonra yeni eve taşındım hayret ediyorum nasıl oldu .Kizlarimada sadelesmeyi öğretiyorum siz benim ablam oldunuz her zaman yol gostericimsiniz Meltem ablam seni yürekten seviyorum kendine iyi bak . Allah’a emanet ol.
Yourmlar kapatıldı