Skip to content Skip to sidebar Skip to footer
narsistin-yorungesine-girmek

Bir Narsistin Yörüngesine Girmek

Narsist kişilerle eşleşme nedenlerini anlatmadan önce mitolojide Narkissos ve Ekho’nun hikayesinin detaylarına bir yolculuğa davetim var. Herhangi bir efsane ya da mit öylesine kurgulanmamıştır. Her anlatının ve karakterin bize mesajı vardır. Hayatı okumak isteyenler hikâyenin arkasındaki mesajı almaya niyetlidir. Biz de öyle yapalım.

Ekho geveze bir dağ perisiydi. Bütün gün konuşmadan duramazdı. Bir gün dağlarda dolaşırken karşına Hera çıkıverdi. Ona Zeus’u görüp görmediğini sordu. Ekho durmadan Zeus ile ilgili bir şeyler söylese de Hera’nın sorduğu soruya cevap vermiyordu. Öfkeli tanrıçanın sabrı taştı ve perinin boğazını tutup ‘’ bundan sonra gevezelik edemeyeceksin. Hatta başkalarının sana dediğini tekrarlamaktan başka bir şey söyleyemeyeceksin. ‘’ dedi ve ardından hışımla yoluna devam etti.

Ekho olanların şaşkınlığını henüz üzerinden atamamıştı ki yakışıklı bir gençle karşılaştı ve ona görür görmez aşık oldu. Narkissos bu duruma oldukça alışıktı. Kimseye yüz vermeyen kendini beğenmiş birisiydi.

‘’Ne istiyorsun?’’ diye sordu periye.

‘’ Ne istiyorsun?’’ diye karşılık verdi peri.

Narkissos ne söylese peri tekrarlıyordu. Bundan sıkılan genç hızla oradan uzaklaştı.

Bir nehrin kıyısında su içmek için durdu ve suya doğru eğilince kendi yansımasını gördü.  Eğilip su içerken o yansımayı öptüğünü zannetti. O ne söylese, ne yapsa yansıması aynısını yapıyordu. Ekho’da tam arkasında onu izliyor ve ne söylese tekrar ediyordu.

Narkissos en nihayetinde o yansımanın kendisi olduğunu anlasa da dünyanın geri kalanını unutmuş bir halde günlerini o suyun kıyısında kendini seyrederek geçirmeye başladı.

Bir yanda Ekho, bir yanda Narkissos eriyip gidiyorlardı. Bedenleri yok olduğunda Ekho rüzgarın sesiyle dağlara ve kayalık bölgelere yayıldı. Narkissos olduğu yerde göbeği sarı yaprakları beyaz bir çiçeğe dönüştü.

Not: Nergis çiçekleri su kenarlarında yetişir ve dikkatli bakarsanız yansımalarını suda da görürsünüz.

Narsistlerin isim babası Narkissos’un hikayesini daha öncesinde de dinlemiş olabilirsin. Şimdi bu hikayenin psikolojik sürecini ve insan ilişkilerine yansımalarını çözümleyelim. Bu arada narkoz kelimesi de yine aynı kökten gelir.

Eski Yunanca narkē: uyuşmak, kendinden geçmek.

Ekho’nun başını derde sokan ve kendi kelimelerinden eden  davranışı Hera’nın otoritesini hiçe saymasıydı. Karakter olarak geveze olmasının yanında Zeus’un yerini saklamaya çalışması onun durumu istediği şekilde yönetebileceğini zannetmesinden kaynaklanıyordu. Kibriyle gizliden meydan okuduğu tanrıçanın ona verdiği ceza bir başkasına muhtaç kalmasına sebep oldu. Konuşabilmek için bir başkasının konuşmasını dinlemeye mecbur bıraktı. Bu durum hayran kaldığı Narkisos’a kendini ifade etmesine de engel oldu.

Narkissos’a gelince o da başkalarının ilgisine alışkındı. Onu beğenenler onun görüntüsüne hayrandı. Nitekim o da kendi görüntüsüne hayran kaldı. Sevmeyi beceremediği için kendini de sevemedi. Yansımasının onu sevmesi için yalvarırken söylediklerini kendi kulağına duyuruyordu ama başkası söylüyormuş gibi algılıyordu. Kendini sevemeyen, sevmeyi bilmeyen genç en nihayetinde

seyrettiğinin kendi görüntüsü olduğunu fark ettiğinde dahi bu durumdan çıkamadı. Sevgiye karşılık vermeyi bilmiyordu.

Bu yazı dizisinde Narkissos’a ‘’ gezegen’’ Ekho karakterine de ‘’ uydu’’ demeye karar verdim.

Çekim alanı olan gezegen ve onu takip eden uydunun durumunu anlamamız için Ay ve Dünya arasındaki ilişkiye kısacık değinelim.

Yaklaşık 4.5 milyar yıl önce, bilim adamlarının Theia adını verdiği Mars büyüklüğünde bir kaya, Dünya’nın sıcak, erimiş yüzeyine sert bir şekilde çarptı. Hem Theia’nın dış tabakası hem de Dünya’nın mantosunun bir kısmı, Dünya’nın yörüngesinde bir topak haline gelerek uzaya fırladı ve Ay’ı oluşturdu. Ancak, Theia’nın çekirdeği burada, Dünya’da kaldı ve onu oluşturan metaller gezegenimizin bir parçası oldu. 

Ay, dünyamızın minik uydusu ve onun yörüngesinde hareket eden bir gök cismidir. Pek bir işlevi yokmuş gibi görünse de o olmasa mevsimler olmaz, okyanuslar kontrol edilemez hale gelir, günler kısalır ve dünyanın sert kabuğu zarar görürdü. Değerli madenlerde olmazdı.

Bir gezegen için uydusunun önemini anladığımıza göre devam edebiliriz.

Gezegen kişilik her zaman uyduya ihtiyaç duyar ve elbette uydu da gezegene.

Peki bu gezegen kişilik adını verdiğim narsistlerin özellikleri nelerdir?

Narsistlerin genel olarak davranışları tanımlayalım:

  • Kendini özel ve farklı görmek
  • Seçilmiş olduğuna inanmak
  • En iyisini, en doğrusunu ancak kendisinin yapabileceğine inanmak
  • Takdir edilmeyi, övülmeyi ve desteklenmeyi hak ettiğini düşünmek
  • Hak görmek, hak iddia etmek
  • Hedeflerine ulaşana kadar uzlaşırken, hedefini gerçekleştirdikten sonra birden tavır değiştirmek
  • Empati yeteneğinden eksik olmak.
  • Kendi duygularına yabancı olmak.
  • Başkalarını dinlerken dikkatini tam verememek.
  • Başkalarını umursuyormuş gibi görünüp, yardım edecekmiş davranıp her koşulda önceliği yine de kendine vermek.
  • Kıskanmak ya da kıskanıldığına kanaat getirmek
  • Her şeyin en iyisine layık olduğunu, önce ve her şekilde kendi istediğinin olmasına odaklanmak
  • Kusursuz olduğuna inanmak.

Gezegen kişilikler güler yüzlü, parlak görünümlü, başarılı, özgüvenli, bilgili ve yardımsever bir görüntü çizerler.

Onlarla iletişime geçtiğinizde size kendinizi iyi hissettirirler. Onlara doğru çekilirsiniz. Tıpkı Ekho’nun Narkissos’a çekilmesi gibi etkilenir hatta hayran olursunuz. O özel birisidir, sizinle ilgileniyorsa bunun değerini bilmeniz gerekir.

Lakin sizinle kısa bir süre ilgilenirler ama bununla birlikte o anda size kendinizi değerli hissettirirler. Onun için önemli olduğunuzu düşünebilirsiniz. Kısa bir süre sonraysa sizin yaptıklarınızı eleştirmeye başlarlar.

Hem onun için bir şey yapmanızı isterler, hatta onun ihtiyaçlarını, sorunları daha o söylemeden çözmenizi isterler ama ne yaparsanız yapın teşekkür ya da takdir göremezsiniz. Onun uydusu olduysanız vay halinize!

Çoğunlukla çok iyi konuşurlar.

Özellikle de yakın oldukları kişilerle ilişkilerinin gözlemlendiği zamanlarda çok yumuşak, müşfik ve ideal bir karakter özelliği sergilerler.

Kısacası ‘’ elin iyisi evin delisi’’ deyimine çok benzer bir tavırları vardır.

Evde pijamasıyla TV seyreden birisiyken bir misafirin yanında hemen eşine yardım eden, onu takdir eden mutlu eş rolüne bürünebilirler. Onlar seyirci severler ve sahnede olmak isterler.

       Bu özellikteki birisiyle çalışıyorsanız sizden yalnızken fikir ister, başkalarının yanında sizin  fikirlerinizi kendi fikriymiş gibi anlatabilirler.

Dışarıyla bağ kurmaya ihtiyaçları olmadığına inanırlar. Bir bağ kurulacaksa karşısındaki kişi ona yönelmelidir. O ateşse çevresindekiler pervane olmalıdır.

Dedikodu yapmayı severler ama bunu sevmiyormuşçasına yaparlar. Başkalarını beğenmez,  eleştirir veya kolaylıkla yargılarlar.

Yüksek mevkiden insanlarla, başarılı olanlar ya da önemli gördükleri kişilerle ilişkilerinde oldukça uzlaşmacı ve sevecenken, yardımcılarına, kendinden daha aşağıda gördüklerine karşı buyurgandırlar.

Onlar ‘’ çıkarıma bakarım’’ felsefesiyle yaşarlar.

Peki bu karakterin yörüngesine girecek olan uydunun özellikleri neler olabilir?

  • Hayatı kontrol edeceğini düşünmek
  • Her hamleden önce bir sonraki hamleyi düşünüp değişimi ertelemek
  • Öne çıkmaya cesaret edememek
  • Çalışkanlığı, fikirleri ya da hizmetiyle taktir edilmeyi istemek
  • Başkalarına faydalı olmayı önemsemek
  • Yeniliğe ve yeni fikirlere dirençli olmak
  • Mevcut düzeni korumayı güvenli bulmak
  • Dış dünyada olan bitenle çok ilgilenmek
  • Kendine ve duygularına uzak olmak
  • Sınır koyamamak
  • Doğru zamanda ve şekilde hayır diyememek
  • Nerede duracağına tam olarak karar verememek
  • Haklarına sahip çıkmamak, çıkamamak.
  • Hak görmemek, hakkını başkasının savunmasını istemek

Uydu kişilik özelliği olanların sınır koyma sorunu vardır. Mükemmeliyetçi yapıları nedeniyle kendilerini eleştirirler. Hata yapmaktan korkar ve hata yaptıklarında kendilerini yetersiz hissederler. Öne çıkmaktan, risk almaktan çekinirler ve bundan sebep de özgüven sorunları vardır. Desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Üzerlerine vazife olmayan işlere müdahil olmaya, sorulmadan cevap vermeye, talep edilmeden yardım etmeye yatkınlıkları vardır. Onlar adeta bilir kişidir. Çok konuşurlar ama konuştukları konularla ilgili herhangi bir eyleme geçmekte isteksizdirler. Onların bir işe başlamaları için konunun kendileriyle değil başkasıyla ilgisi olması gerekir. Yardım etmek, yapabildiklerini göstermek için oldukça heveslidirler. Hayır diyemedikleri için itiraz etseler de yaparlar, kabul ederler ya da geri çekilir uzlaşırlar.

Bu yazının devamını bu linkte bulabilirsiniz.

3 Comments

  • Elif
    Posted 15 Temmuz 2021 Saat 13:58

    Eski bir uydu olarak yazıyorum . Harika tespitler. Narsist kişi sizi göremeyecek kadar kör olduğu kadar uydu olan da kendini göremeyecek kadar kör oluyormuş bunu öğrendim. Gözlerimi kendi me cevirdim.icime baktım. Onun etkisinden öğle ariniyorum.baska yol siimdilik bilmiyorum. Teşekkürler bu güzel yazı için.

  • Şerife Çetin
    Posted 15 Temmuz 2021 Saat 17:00

    Ne kadar güzel tesbitler, bağlantılar ….
    Çok teşekkürler sevgili hocam Antalya sizi özledi 😊🙏❤️🍄☕️

  • Burcu Özdemir
    Posted 15 Temmuz 2021 Saat 23:55

    Ben de eski bir uyduydum hayatımın merkezi o idi (eşim) sevdiğim insanlardan ailemden hobilerimden kendinden geçtim o diye diye sonra öyle bir kendime getirdi ki beni yüce Yaratan şükürler olsun kendime içime döndüm orda asıl çok sevmem gereken kişinin ben olduğumu buldum bu yazınız için çok teşekkür ederim katkınız oldu

Yourmlar kapatıldı

Websel Dönüşüm