Hayat her an bize bir mektup yazıyor, okuyalım, fark edip dönüştürelim diye… Tıpkı yeni bir dil öğrenir gibi bu dili öğrenmek, sembol okuyucusu olmak, mesajları fark edip kabul etmek ve hayatımızın tıkanıklıklarını dönüştürmek mümkün…
YAPRAK ÇETİNKAYA ( Pozitif Dergisi Genel Yayın Yönetmeni)
Meltem Güner, iflah olmaz bir gözlemci ve hayat okuyucusu… Hayatın semboller aracılığı ile…
Her dönemde yaşayanların görüşlerine göre, gençlik yozlaşmış ve toplum eski değerlerini kaybetmiştir.
Yetişkinlerin bu bakış açısından günümüz gençliği de nasibini alıyor.
Onları yargılamadan önce, bizler onlara nasıl bir örnek sunduğumuza bakmalıyız.
Geçtiğimiz otuz yılda, ülkemizde ve dünyada tüketim toplumunun oyuncuları olarak her birimiz sistemin içinde görevimizi hakkıyla yerine getirdik. Hedeflerimizi ve gelecek hayallerimizi çoğunlukla mal edinme hırsı, mevki…
Dua denilince aklımıza belki de sadece Arapça edilen dini temalı dualar geliyordur.Çoğu zaman yakarış gibidir dualarımız. Belki de etkili olanlar çaresiz anlarda ettiğimiz dualardır. Zannetmeyin ki bir duanın kabulü için çaresizlik gerekir.Sadece bu anlarda hesabı bir yana koymuş ve teslim olmuş haldeyizdir.
“İnançlı bir insanım” diyen bir çok kişinin çaresizlik boyunduruğunda kendini bildiğini zannetme duvarına…
– Garnet Dairesel veya oval bir taştır. İki türü vardır. Erkek olan türü koyu kırmızı, dişi olan türü açık kırmızıdır. Taşı taşıyan kişiyi, bedensel zayıflığa ve acımasızlıklara karşı koruduğu düşünülür. Garnet taşı, Lal Taşı olarak da bilinir. Yastık altına konulduğunda kötü rüyaları engellediği düşünülür. Bedeni kuvvetlendiren, temizleyen ve canlandıran bir özelliği vardır. Kan damarları için yararlı bir taştır. Lal,…
Diyetten uzak bir biçimde, bedeni bir statü sembolü olarak görmeyi bırakarak, onunla barışarak dengede ve formda olmak için birkaç prensibimi paylaşıyorum. Ancak seni sonuca götürecek olan asıl şey kararlı olmandır.
Ne istediğine karar ver. Kararlarını nasıl ve ne kadar uyguladığını fark et. Uygulayamıyorsan bu karalarını yeniden gözden geçir veya bırak, yeni kararlar al. Fakat daima kendine…
Yoga dersi öncesinde hocamla ayak üstü yaptığımız sohbet sırasında kendisine son zamanlardaki gündemimi anlatırken, birden kendimi hapsettiğim dar alanlarımı fark ettim.
Güvenli olanla kalabilmek için verdiğim onca tavizi, “İlla … olsun” demelerimin kalbime yaptığı baskıları, sonuca ulaşamayan niyetlerimin önüne koyduğum bariyerleri gördüm. Rahatım, ritmim bozulmasın diye başkalarını idare ederken kendimi ertelediğimi anladım.
Derken yoga dersine başladık.
Temposu yüksek…
Yeni yıl yaklaşırken çam ağacı süslemeleri de başladı. Nereden ve nasıl çıktı bu adetler, Noel Baba, kızaklar, ağaçlar, yeni yılda olan bitenler belli ki bu harcamalar bir sisteme hizmet ediyor ve biz de bu sistemin içindeyiz, sistemin içindeyken eleştirmek yerine kendi faydamıza veya farkındalığımıza nasıl katkı sağlayabiliriz bu açıdan bakmak benim yaşama anlayışıma uygun. Herkese…
Bugün bir markette balık reyonunda son zamanlarda görmediğim kadar bol çeşit ile karşılaştım. Hem de neredeyse hepsi olta balığı idi. Son yıllarda deniz çiftliklerinde yetiştirme balıklar ve artan deniz kirliliği nedeniyle yiyebileceğimiz balık çeşidi oldukça azaldı.
Bu kadar çeşidi görünce heves ettim ve ne pişirsem, hangisini alsam diye, reyonun sağından solundan dolaşıp incelemeye başladım. Her…
Yemeği meydana getiren tüm çiğ ve pişmiş bütün yiyecek maddeleri kutsaldı. Bazı yiyecek ve içeceklerin özel bir yeri vardı.
Mevlevilik, Alevilik- Bektaşilik ve Ahilikte yemeğe “lokma” adı verilirdi. Mevleviler yemek yiyelim anlamında “hora geçirelim”, Alevi – Bektaşilerde ise “lokma edelim, lokma görelim, hora geçirelim” derlerdi.
Mevlana iki türlü gıdadan söz eder. Manevi gıdanın Tanrı ruhu…
“Söz gümüş ise sükût altındır.” sözü bizim dışarıyı değil içeriyi, yani kendimizi dinlememiz için söylenmiştir. Hoş, çoğu zaman bizim kültürümüzde “sus bakayım cevap verme” kalıplarıyla kendimizi ifade etmemiz engellendiği için bu sözü de sıklıkla bu anlamda okuyoruz.
“Çocuklar lafa karışmaz”, “kimse duymasın sakın”, “annen, baban, kocan duyarsa başın derde girer” benzeri telkinlerle susturuluruz. Kendimizi ifade etmemiz…
