Bu İçeriği Paylaş
Bugün bir markette balık reyonunda son zamanlarda görmediğim kadar bol çeşit ile karşılaştım. Hem de neredeyse hepsi olta balığı idi. Son yıllarda deniz çiftliklerinde yetiştirme balıklar ve artan deniz kirliliği nedeniyle yiyebileceğimiz balık çeşidi oldukça azaldı.
Bu kadar çeşidi görünce heves ettim ve ne pişirsem, hangisini alsam diye, reyonun sağından solundan dolaşıp incelemeye başladım. Her ne kadar İzmirli olsam da balık konusunda güvendiğim balıkçılara ve iyi işletmecilere teslim olmayı tercih ederim.
Baktım tek başıma çıkamayacağım bu işin içinden hemen telefona sarıldım, almaya çalıştığım yardım da çok etkili olamadı. Bir çeşidi kendim seçtim ve aldım. Tam elimi bir balığa atıp, bu da çok güzel alsam mı acaba, ne yapsam derken.
Tezgahın arka tarafında tıpkı benim gibi bir müşteri bana o tezgahta satışa çıkarılmış tüm balıkların tarihçesini, geldikleri coğrafyaları anlatmaya başladı.
O baktığınız deniz levreği evet ve hatta olta ile tutulmuş ama adanmayın, Karadeniz’de yetişir ve çiftliklerden kaçanlar Ege’de olta ile avlanır.Minekop size iyi görünmüş olabilir, ancak o kadar da taze değil.Fener güzel görünüyor, sahi siz nasıl bir balığı ne şekilde yapmak istiyorsunuz.
Allah’ım sen ne şahanesin, ne güzel kolluyorsun beni… dedim içimden…
Hazır bir bilen bulmuşken, sordum, sordum, sordum…
Balık konusu ile ilgili o anda merak ettiğim tüm cevaplarımı aldım.
Harika bir mekanın sahibi miymiş, kendisini takdir ettim. Hem dikkatini, hem bilgisini…
Bütün planlarım değişti elbette… Aldığım balığı pişirmeye, ve bu kadar bilgili bir işletmecinin Kavacık’ta bulunan mekanına ilk fırsatta gitmeye karar verdim.
Bazen teslim olmak nedir diye soruyorum kendime, cevabını bilmek ne haddime her an cevabını veriyor Yaradan ‘’ benimle misin’’ diyerek,
O balıkları seçerken neydi teslimiyette tutan beni, sadece yardım istemiştim. Bilmediğimi bilerek bir bilene sormak ve o anda aldığım yanıtlardan şüphe duymadan kabuldeydim. Tezgahta çalışan görevli öve öve bitirememişti balıkları, onun dediğine de inanmıştım. Sanki bilene teslim olma isteğim, karşıma bileni çıkartmıştı.
Bildirilen olmuştum… Himaye edilen, her an kollanan…
Yıllar önce saygı duyduğum bir büyüğümle sohbetimizde bir nedenden karşıma çıkan ‘’Tevekkül ‘’ kelimesinin tam olarak ne anlama geldiğini sormuştum.
O daha cevabını vermeden, cahilliğimin hevesi ile de ‘’ teslim olmak mı?’’ diyerek, soruyorum ama aslında biliyorum diye dip not düşerek baktım ve sus diyen derin nefes alışı ile kalakaldım.
O ise hiç acele etmeden bana döndü ve
Evet teslim olmak ama bilerek teslim olmak, dedi.O ne demek oluyor ki,Bilmeden teslim olmakta gücünün yetersizliği, ilahi olanın yüceliğine olan ihtiyaç vardır. Çabalamışsındır, belki adım atmaktan korkmuşsundur. Oysa bilerek teslim olmak, yapabilecekken, istiyorken, devam edebilecekken bırakabilmek, aradan çekilebilmek diyebiliriz. Ve sen çağrı alıyorsun, dedi. Gel teslim ol, diye. Bu kadar tesadüf olabilir mi, karşına çıkan işaretler.Nasıl teslim olacağımı bilmiyorum.Nasılını kimse bilmez, sadece çağrıya uyar, dedi.
O gün çok sarsıldım. Tesiri güçlü bu sohbetin etkisi bir süre sonra azaldı.
Ancak o sohbetin bir öncü olduğunu yıllar içerisinde anladım. Asıl deprem, sorduğum soruya verilen cevabı almam ile hayat buldu. Neydi sorum? ‘’ Nasıl teslim olacağımı bilmiyorum’’
Niyet defteri kitabında yazmıştım, sorular ah o sorular, durmadan sorduğumuz cevabını almaya tahammülümüzün olmadığı sorular, her an cevaplanıyor. Yeter ki biz dinleyelim.
Balıkçıdan nerelere geldik.
Aynı sistem işliyor her iki örnek ile aktardığım yaşanmışlıklarda, biri hemen alabileceğim yakınlık ve ihtiyaçta iken, diğeri daha uzun bir zamanda verildi.
Neye ihtiyacımız var ise ve kucaklıyorsak olanı, muhabbet eyliyoruz hayatla…
Sevgimiz ile teslimiyetimiz ahengi getiriyor, yolumuzu açıyor…
Sevgilerimle