Yatak Odasındaki İklim Krizi
Cinselliğin sağlıklı bir şekilde konuşulamadığı bir ülkede en çok konuşulan konuların cinsel suçlar olması tesadüf olmasa gerek.
Konuşamıyoruz…
Çok konuşuyoruz ama asıl konudan bahsetmiyoruz.
Mutsuzluğumuzun kaynağına inmek, geçmişte ya da şu anda yaşanan sorunlardan bahsetmek istemiyoruz.
Sorumluluk almak ya da sorumluluğu devretmek konusunda isteksiziz.
Çoğu erkek ya da kadın, cinsellikle ilgili konuşmakta ciddi anlamda tutuklar.
Bu konu bir ahlak konusu, kusur, edepsizlik ya da hoş olmayan başka ne varsa o kümeye dahil ediliyor.
Bugüne kadar yatak odasıyla ilgili genellikle eşya yerleşimi ve sembolizmdeki anlamıyla ilgili konuştuk ya da yazıştık.
Bu yazımda ikili ilişkiler ve cinsel sorunların halının altına süpürülmesinin nedenlerini ve sonuçlarını paylaşmak niyetindeyim.
Geçenlerde bireysel çalışmalarımdan birinde danışanım, hayatında her şey yolunda gitmesine rağmen kendini mutsuz ve umutsuz hissettiğini, enerjisinin çok düşük olduğunu ve buna bir anlam veremediğini anlattı. Evliydi, çocukları vardı. Eşini seviyordu ve evliliğiyle ilgili de bir sorunu yoktu. Maddi durumu ve sağlığı da yerindeydi.
Konuşmamız ilerledikçe eşiyle aralarında bir süredir bir soğukluk, iletişimde kopukluk olduğunu anlatmaya başladı. Sorularım arttıkça sorunun kaynağına inmeye başladık. Son bir yıldır eşi kendisine mesafeli ve biraz da kırıcı davranıyormuş. Bu konuyu hızlı bir şekilde geçmek istedi. Neden konuşmak istemediğinin farkında olmasa da aslında kendi başına halledebileceğini düşünüyordu.
Benden talep ettiği desteğin eşiyle ilgili bu konuyla alakası olmadığına kanaat getirmişti.
Ona eşinin bu hor gören hatta biraz da sert davranışları başlamadan hemen öncesinde ne olduğunu sorduğum. Eşinin kasık bölgesinden bir operasyon geçirdiğini anlattı. O günden bu yana da yatak odasında bir kriz vardı. Eşiyle konuşmaya çalışsa da onun sert tavrı nedeniyle susmak zorunda kalıyordu.
İLİŞKİLERİMİZ YARA BERE İÇİNDE
Kadın ve erkeğin yetiştirilme tarzlarında öyle derin yaralar var ki ilişkiler de yara bere içinde.
Kadının görünüşüyle ve erkeğin cinsel gücüyle ilgili toplumsal baskı, iki tarafta da kimlik bunalımı yaratıyor. Herkes sorumluluğu karşı tarafa atmayı tercih ediyor. Kadın da erkek de aralarındaki ilişkiyi, hayatın debdebesi içinde ya da ebeveyn olduktan sonra unutabiliyor.
İş yoğunluğu arttığında, maddi sıkıntılar yaşandığında, yaşa bağlı hormonal değişimler başladığında, eşlerden birisinin hayatında kişisel değişimler olduğunda, büyük kayıplar ya da yaslar yaşandığında veya çocuk sahibi olunduğunda iki bireyin arasındaki özel paylaşımlar sekteye uğruyor.
YATAK ODASI CİNSELLİKTEN FAZLASIDIR
Yatak odası sadece cinselliğin yaşandığı bir alan değildir. Eşlerin arasında tüm bariyerlerin kalktığı, sorunların ve engellemelerin dışarıda bırakıldığı bir yerdir. Bununla birlikte kişisel olarak da rahatladığımız, uyuduğumuz ve ertesi güne hazırlandığımız mekandır. Burada oluşan sorunlar ilerleyen zamanlarda iş ve sosyal hayata yansıyan gerginliklere, aldatmalara, incir çekirdeğini doldurmayan tartışmaların başlangıcına neden olabilir.
DÜĞÜN HAZIRLIKLARINDA SARSILAN DENGELER
Evlenmek üzere olan bir danışanım nişanlısının oldukça gergin olduğunu ifade etti. Nişanlısı yalnız hissettiğinden ve düğünlerde damadın bir köşeye itildiğinden dem vurmuş.
Nişanlısını haklı bulduğumu ifade ettim.
Çoğunlukla düğün gecesine kadar tüm dikkat gelinin üzerinde olur. Daha ilginciyse düğün gecesi gelinin dikkati ise damattan çok başkalarının üzerindedir. Biz kadınlar geride durmamız konusunda aldığımız telkinlerden sebep mi bilmiyorum ama gelin, gelinlik ve düğün işinde kendimizden geçebiliyoruz.
Oysa o gece herkes bu birlikteliğin şahitliği için bir araya geliyor. Düğün sahiplerinin dikkatiyse misafirleri mutlu etmek oluyor. Sanırım hikâye tam da burada başlıyor.
Evlilik iki kişi arasındaki ilişkinin, önce aileler sonra da yakın çevrenin kontrolüne geçmesiyle evrimleşiyor.
Nikahta keramet var mı bilmiyorum ama nikah ve sonrasında bir hayli müdahale oluyor.
Evli bir çiftin ilk karşılaştığı baskı çocuk konusundan geliyor.
Ne zaman çocuk yapmayı düşünüyorsunuz?
Hadi ama yapın bir çocuk!
Tedavi olabilirsiniz
Bak bizim bilmem kim….
Konuşmadan konuşuyoruz cinselliği…
“Yatak odası” demeden, “cinsellik” demeden baskıya maruz kalıyor hem kadın hem erkek.
Daha da önemlisi bir ilişkinin doğal döngüsü o odada bozuluyor ya da kuruluyor.
Samimiyet gittiğinde, duvarlar örüldüğünde yuvaya ateş düşüyor.
SORUNLARI KONUŞMAYINCA ARKASI YANGIN, SEL…
İki kişinin arasında yaşananlar onları ilgilendirmeli.
Bununla birlikte çiftlerin, bu alanda kendilerini ifade etmelerinin önemini fark etmeleri önemli.
Yatak odasındaki iklim krizi, geleceğin huzurunu elden alırken sorun yokmuş gibi davranmak evliliğin tanımını tam olarak yapamamaktan kaynaklı diye düşünüyorum.
Evlilik, bir kadın ve erkeğin hayat yolunu birlikte yürümeye, ortak bir gelecek kurmaya ve birbirlerini desteklemeye verdikleri sözle kurulmuş bir kurumdur.
Evlenmek üzere olanlar, evli olanlar, evliliğinde kriz olanlar konuşmalı, samimiyetle konuşmalı yoksa bastırılmış duygular başka alanlarda yangına, sele neden olur.
İLİŞKİYİ DESTEKLEMEK İÇİN BAZI ÖNERİLER
Konuşma sırasında karşınızdakine “Sorun sende” demek yerine daha yakın olmak, daha mutlu olmak için önerilerinizi dile getirin.
Sorunun kaynağı hormonal sebepler olabilir ve belki bir hekime danışmanız gerekebilir.
Terapi almak için önerilerde bulunabilirsiniz. Kadın ve erkek için ayrı ayrı çalışan çok başarılı terapistler var.
Yaş döngülerinde, hamilelikte, lohusalıkta kadın ruhsal değişim yaşar.
Nöralterapi, akupunktur, nefes çalışmaları, beslenmeyi iyileştirme ve daha birçok bütünsel yaklaşımla biyolojik sebepler ortadan kaldırılabilir.
Uzakdoğu yaklaşımları kadın ve erkeğin uyumunun cinsel enerjiyle desteklenmesinden yanadır. Bu konuda en çok kitap yazan ve Youtube videosu olan kişi Mantak Chia’dır. Hem bireysel sağlık hem de çiftler arası uyum için kendisinin kitaplarını okuyabilir, videolarını seyredebilirsiniz.
UTANÇ YA DA UTANGAÇLIK BİZİ NEREYE GÖTÜRÜR?
Cinsellik eşittir utanç ya da utangaçlık olduğunda zihin o noktaya takılı kalabiliyor. Bu da davranışlara; kendini aşırı gösterme isteği ya da tam tersi korunmasız hissetme hali, kilo sorunları, yeme bozuklukları, gergin bir ruh hali ve değersizlik algısıyla yansıyabiliyor.
Karşı cinsin onayını bekleyerek kendimizi onaylama çabamız bağımlı ilişkilere ya da hayatımıza kimseyi almak istememize neden olabiliyor.
Bununla birlikte odağını sadece cinselliğe ve cinsel hayata odaklamak da tutarsız davranışlara, istenmeyen ilişkilerin içinde var olmaya ya da iradi olarak birisine bağımlı olma haline dönüşebiliyor.
Görmezden gelmek de sadece bu konuya odaklanmak da sağlıksız bir durum.
İnsanın kendini olduğu gibi kabul etmesi, sonsuz genç kalma isteğini ya da onaylanmaya muhtaçlığını bırakması sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturur diye düşünüyorum.
Uzun lafın kısası, yatak odasında ortaya çıkan bu iklim krizlerini sonlandırmak için gerçekçi ve samimi yaklaşımlar her zaman çözümü beraberinde getirir.
4 Comments
Özgül Özkan
Teşekkür ederim Meltem abla. Güzel yazmışsın. Bir çok şeyi konuşmuyoruz. Konuşmadıkça sorunlar büyüyor. Evlenmeyi düşünen biri olarak evliliğin tanımına yeniden bakmamı sağladigin için teşekkür ederim.
Anonim
En büyük sorun iletişimsizlik kimse konuşmuyor herkes kendine göre haklı aslında konuşulsa çözüm olacak konuşamıyoruz Meltem hanım yazınız da harika kendimizden birşeyler bulmak okumak çok güzel tam da düşündüğümüz an da karşımıza çıkması daha da güzel
Tülay kutluk
Ne güzel anlatmışsınız meltem hanimcim maalesef konuşamıyoruz öyle ogretildik ayıp kadın istemez erkek isterse olur kadında sorun varsa erkek bunu dile getiriyor ama erkekte sorun varsa kadın susuyor öyle yaşanıp gidiyor
Latife Yildirim
Merhaba
Yatak odasında oyuncak ayıcıkları nasıl okumalıyım
Yourmlar kapatıldı