Bu İçeriği Paylaş
DİŞİ ENERJİYİ TANIMLAMAK
“dişi enerji deyince ne geliyor aklınıza”? Dişi, dişilik deyince çoğunlukla abartılı kadın silueti gelebilir aklımıza. Yani, o tuttuğunu kopartan, istediğini yaptıran, dişiliğini kullanan. Dişilik kadının cinselliği gibi empoze edilmiş bir kavramda sıkışıp kalmış. Oysaki dişi; Rahman’ın, ışığın ve hayatın can bulduğu Rahim ile başlıyor. Yani bir Rahim yoksa hayat yok. Bugün tıbbın geldiği noktada bir dişi, bir erkek hücreyi dışarıda dölleyebiliyorlar ancak o tohumu büyütmek için bir Rahme ihtiyaçları var, toprağa, maddeye ve o karanlığa ihtiyaç var. O zaman klasik tanımlarımızı yaparak başlayalım.
Dişi için ;
- Döllenen, döl alan, dölü içinde büyüten
- Dolayısıyla aynı zamanda Dünya.
- Rahim
- Karanlık.
- Negatif (yüklenmiş olan pozitif, boş alan, yani o negatif duygular içersindeyim anlamındaki negatif değil, içi boş anlamında ),
- İçine Alan,
- Sakin,
- Yatay,
- Gece,
- Ay,
- Duygular,
- Beden,
- Sol,
- Soğuk,
- Almak,
- Geldiğimiz Yer (Geçmiş),
- Köklendiğimiz Yer,
- Toprak,
- İçinde Bize Ait Şeyler Olan,
- Ürettiğimiz Çalıştığımız Alanımız
- Paha,
- Annemiz,
- Kadın.
- Çakralardan bakarsak da dişi enerji 2. Çakra (turuncu, yaratıcılık).
- Tam da üremenin gerçekleştiği alan. Bizim maddeyle, hayatla ilişkimiz, dünyayı algılayışımız dişi enerjiyi tanımlayışımızla eşdeğer. Aslında bizim geçmişimize bakışımızla, bu hayata bakışımız arasında bir fark yok. Beden, bu dünyaya gelişimizin aracı, gemisi. Bu dünyaya gelişimizin istasyonu Rahim. Anne ile ilişkimiz, bağımız, bedenimizin şekillenmesi. Onunla alışverişimiz onun karnındayken başlıyor. Babadan bir parça alıp ondan sonra kapıları kapatıyoruz. İlk döllenmede böyle oluyor. Yani yumurtanın etrafında 12 sperm buluşuyor, 13. içeri giriyor, girdiği anda zar sertleşiyor ve 24 saat hiç hareket yok. İlk önce 2 bir araya geliyor, hemen 1 olmuyorlar. Önce bir kabuk tutuyorlar, sonra ikisi de yok oluyorlar. Artık bir oluyorlar ve oradan tekrar 2 ve tekrar yaratım başlıyor. Bu bizim ilk, hani o 24 saat ikisinin bir araya gelmeden öylece durması gibi, güç toplaması gibi, başlamadan, yok olmadan önce belki o ömür 24 saat, 2 yumurta için de bir ömür gibi, bu dünyaya gelişimiz sırasında da babayla bağı kesiyoruz. Orada tek bağımız rahimle, anneyle. Artık onun bedeni besliyor bizi ve istese de istemese de biz ondan alıyoruz. İlk alma eylemimiz bu dünyada anne karnında başlıyor. O yüzden alma eylemi bizim dünyasal tarafımıza ait. Bu dünyada var olabilmesi için bebeğin önce anneye tutunması gerekiyor. Ondan sonra da iki ayrı sistem çalışmaya başlıyor. Gene ikilik, iki, yine rahim ve dişi enerjiyi temsil ediyor. O ikiliğin içersinde anne kendi mekanizmasını döndürürken biz kendi alemimizdeyiz. Evet , biz anneden olduk, annenin toprağındayız ama kendimize ait kanımız, huyumuz, suyumuz, yapımız var ve bambaşkayız. Hem ondanız, hem ondan değiliz. O ilk yumurtanın parçasını taşıyoruz ama artık biz o yumurta değiliz. Biz bir parça ile daha buluşup bambaşka olduk. Anne ile bu alışverişimiz doğum anına kadar devam ediyor. Dünyaya gelişimiz, doğum anımız dünya ile ilk ilişkimiz. Doğum, ışıkla ilk buluşmamız. Karanlıktan, bildiğimizden ilk eyleme geçişimiz. Bir yerde ölüp, diğer yerde var olmamız. Anne karnında suyun içindeyken, bambaşka yerden besleniyorken orada ölüyoruz, hatta ipimizi kesiyorlar doğduğumuzda. Doğum, annenin rahminden ölüp, başka bir anneye, dünyaya (dişi enerjiyi dünya diye tanımlamıştık) doğuşumuz. Tıpkı o iki hücreden trilyonlarca hücremizin oluşması gibi, ikilikten – anne ve ben’den, trilyonların içine doğuyoruz. Burada insan, bitki, böcek, birçok varlık ve biz varız. İlk yaptığımız şey tekrar anneye tutunmak. Hala ihtiyacımız var, hala güvende hissetmiyoruz kendimizi.
- Anne vermek istediği sürece biz almaya razıyız. Annemizle ilişkimiz devam ediyor ve her şeyi hazır alıyoruz. Doğum, dişi enerji ile ilgili durumumuzu anlatan duraklar, adımlar. Doğum hikayemiz, doğum şeklimiz. Anne ile aramızdaki bağımız emzirme ve emme bize dünya ile olan bağımızı hatırlatıyor. Hala baba ile bağımız çok güçlü değil.
- Bedene ve onunla olan bağa geri döndüğümüzde, hala bebek, hala dışarıdan bakım ve beslenmeye ihtiyacı var, almaya ihtiyacı var. Çocuğun annesi ölmüş olabilir, çocuğun annesi ona bakmıyor olabilir, orada ona bakan – emek veren aslında çocuğun almayı kabul ettiği kişiyle kurduğu bağ yine dünya- dişi enerji ve madde ile olan ilişkisini anlatıyor.
- Ne zaman ki çevreyi, içinde olduğu hayatı fark ediyor, kendi varlığını fark ediyor, artık dışarıda kalabalık başlıyor, şimdi güvenlik ihtiyacı doğdu, şimdi artık baba ile bağa ihtiyaç artıyor. Baba; güvende hissetme isteğimiz. Aynı zamanda otorite ve kural koyucu olarak sınırları belirleyen ve sınırsızlığın, bilinmezin içinde koruyan himaye edendir.
- Anne- merhamet eden, kucaklayan, besleyendir.
- Beslemek ve beslenmek dişi enerjiyi tanımlayan ifadelerdendir.
- Bir erkeğin dişi tarafı var mı diye merak ediyor olabilirsiniz. Elbette vardır. Bir kere hepimiz için yukarıda saydığımız unsurlar dişi enerjiyi temsil eder.
- Bir erkeğin kadınlarla ilişkisi, iş hayatı, para ve paha ile ilişkisi, bedeni, annesi ve geçmişi ile bedeninin sol yanı dişi enerjisini anlatır. Bunların tamamı kadınlar içinde geçerlidir.
- Dişi enerji ‘’ yaratıcılığı’’ anlatır. Var olanı yorumlamaktır.
- Dişi enerjimiz bizi besliyorsa hayattan alabiliyoruz demektir. Alan tıpkı kadının rahmi gibi yeni bir yaşamı, oluşumu başlatabilir ve mucizelere aracılık edebilir.
- Eğer dişi enerjide sorun varsa, diyelim tıkanmışsa; kişi çalışma hayatında sorunlar yaşar, bedensel sorunları vardır, cimridir- harcama yaparken zorlanır veya aşırıya gider, bedeninin sol yanında sorunlar olabilir.
- İş hayatında düzensizlikler olabilir.
- Dişi enerjimiz dünya halimizi anlatır.