Bu İçeriği Paylaş
Klasik astrolojinin kökenleri, Babil ve Mezopotamya dönemine kadar uzanır. Bu dönemde gökyüzü gözlemleri ve gezegen hareketlerinin kaydedilmesi, astrolojinin temellerini atmıştır. Antik Yunan döneminde Büyük Ptolemy gibi önemli figürler, astrolojiyi matematiksel ve bilimsel bir disipline dönüştürdüler. Bu dönemde burçlar ve gezegenlerin etkileri üzerine ilk teoriler geliştirildi.
Roma İmparatorluğu ve Helenistik dönemde astroloji, yaygın bir uygulama haline geldi. Romalılar, Yunan astroloji geleneğini benimsediler ve özellikle Roma İmparatorları için astrolojik danışmanlar tuttular. Orta Çağ’da ilk zamanlarda kilise tarafından benimsense de bir süre sonra eleştirilen astroloji, Rönesans döneminde tekrar ilgi gördü ve astrolojiyle ilgilenen önemli figürler ortaya çıktı.
19. yüzyılda astroloji bilimsel topluluklar tarafından eleştirildi ve dışlandı. Ancak 20. yüzyılın ortalarında modern astroloji olarak bilinen yeni bir yaklaşım gelişti. Carl Jung, Dane Rudhyar ve diğer psikologlar, astrolojiyi psikoloji ve kişisel gelişim bağlamında yeniden yorumladılar.
Günümüzde yaygın olarak tercih edilen ekol Modern astrolojidir. Carl Gustav Jung, 20. yüzyılın önemli psikanalistlerinden biri olarak tanınır ve analitik psikolojinin kurucusudur. Jung, kendi psikolojik teorilerini geliştirirken sembollerin, rüyaların ve mitolojinin derin anlamlarını incelemiş ve bu konularda önemli çalışmalar yapmıştır.
Jung, sembollerin insan bilincinin ötesinde, kolektif bilinçte ortak olduğunu ve insanların düşünce, duygu ve davranışlarını etkilediğini savunmuştur. Popülerliğine rağmen, astrolojinin etkinliğini veya etkisizliğini gösteren bilimsel olarak sağlam bir çalışma olmadığını ve genellikle sözde bir bilim olarak kabul edildiğini belirtmeliyim. Öte yandan bütün sosyal bilimler sübjektif yaklaşımlara sahiptir ve bilginin yorumlanması gerçeğine dayanır. Pozitif bilimlerse bilginin ispat edilmesi prensibiyle çalışır. Bu nedenle fizik, kimya ve biyoloji dışındaki bilimlerin sunduğu bilgiler görecelidir.
Modern astroloji, psikoloji ve kişisel gelişim odaklı bir yaklaşım benimser. Bununla birlikte insanların içsel dünyalarını anlamak, kişisel büyümelerine katkıda bulunmak ve yaşamlarını daha anlamlı hale getirmek ana hedeftir. Geleceği öngörme amacı daha azdır ve sembollerin kişisel anlamları vurgulanır. Modern astrolojide 10 gezegen kullanılır. Uranüs, Neptün ve Plüton jenerasyonlara etkileriyle incelense de kişisel haritaların yorumlanmasında önemli bir yere sahiptirler.
Klasik astroloji ise antik dönemlerdeki geleneği sürdürür. Bu yaklaşım, gezegenlerin fiziksel etkilerini ve gökyüzündeki konumlarının insan yaşamları üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde inceler. Klasik astrologlar, gezegenlerin astrolojik evlerdeki konumları ve açıları üzerinden olayların yorumlanmasını önemserler. Somut tahminler yapmak ve geleceği öngörmek bu yaklaşımın ana hedefidir. Klasik astrolojide, 7 gezegen kullanılır.
Her iki ekol de, gezegenler, elementler, açılar ve harita çeşitleri gibi temel kavramları içerir.
Gezegenler:
Astroloji, farklı gezegenlerin astrolojik haritalardaki konumlarına büyük önem verir. Her gezegen belirli bir sembolizmi ve etkiyi temsil eder. Örneğin, Güneş kişiliği ve ego ile ilişkilendirilirken, Ay duyguları ve duyarlılığı sembolize eder. Diğer gezegenler de benzer şekillerde farklı özellikleri temsil eder. Her iki ekolde de merkezde, Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, ve Satürn yer alır. Modern astrolojide Uranüs, Neptün ve Pluto gezegenleri de harita yorumuna dahil edilir.
Harita 12 eşit parçaya bölünmüş bir çemberle sembolize edilir. Her bir parça bir yaşam alanını ifade eder. Bu yaşam alanlarında yer alan gezegenler, onların yer aldığı burçların nitelikleri ve elementleri, gezegenler arası etkileşimi ifade eden açılar genel olarak haritanın içeriğini oluşturur. Bu haritayı bir fotoğrafa benzetirsek, gökyüzünde o anki gezegenlerin durumunu incelemek olarak değerlendirebiliriz. Öngörü yapabilmek içinse istenilen tarihle bu haritanın etkileşimi değerlendirilir.
Birçok farklı açılardan inceleme yapan harita türü olsa da iki temel harita türü vardır: doğum haritası (natal harita) ve ilerleme haritası (progressions).
Elementler:
Astrolojide dört ana element vardır: Ateş, Toprak, Hava ve Su. Bu elementler, astrolojik haritalardaki gezegenlerin ve burçların temel özelliklerini belirlemekte kullanılır. Örneğin, Ateş burçları enerjik, tutkulu ve cesur olarak tanımlanırken, Toprak burçları pratik, sabırlı ve istikrarlı olarak bilinir. Elementler, bir kişinin doğası hakkında daha fazla bilgi sağlamada önemli bir rol oynar. Bir haritanın element dengesi harita yorumunda önemlidir. Güneş ve Ay tutulmalarında da elementlerin inceleyerek yorum yapmak önemlidir.
Açılar:
Astrolojide gezegenler arasındaki açılar, bir sohbetin akışına benzetilebilir. Kolaylaştırıcı ve zorlaştırıcı olarak ikiye ayırabiliriz. Kavuşum açıları genellikle etkileşen iki gezegenin ve elementlerinin uyumuna bağlı olarak değerlendirilir. Zorlayıcı ve gerilimli açılar; karşıtlık ve kare ( 180- 90 derece). Uyumlu ve olumlu açılar; üçgen ve sekstil ( 120-60 derece) olarak değerlendirilir.
Astrolojiyle ilişkilendirilen asıl unsurlar gezegenler, elementler, açılar ve harita çeşitleri gibi temel kavramlar olsa da, asteroidler gibi diğer unsurlar da bazı astrologlar tarafından göz önünde bulundurulur.
Asteroidler:
Asteroidler, küçük gezegenler veya gök cisimleri olarak bilinir ve Güneş Sistemi’nde gezegenlerin etrafında dönerler. Ancak bu gök cisimleri sadece bazı yaklaşımlarda astrolojik yorumlara dahil edilir. Bunların içinde özellikle öne çıkanlar; Chiron (yara iyileştirici), Ceres (anne ve beslenme), Pallas Athena (bilgelik ve strateji) ve Juno (evlilik ve ilişkiler) gibi asteroidlerdir.
Sabit Yıldızlar:
Özellikle Antares, Regulus, Vega gibi sabit yıldızlar, astrolojik analizlerde kullanılan bazı önemli sabit yıldızlardır.
Retrolar:
Astrologlar gezegenlerin geriye doğru hareket ettiği zamanları (retro hareketler) paylaştığı dönemlerde tavsiyeleri modern dünyanın en çok ilgi çeken konularındandır. Retroların olduğu dönemlerde, o gezegenin enerjisi farklı bir şekilde yorumlanabilir. Örneğin, Venüs’ün retro olduğu bir dönemde ilişkilerde geriye dönüşler veya değerlendirmeler ön plana çıkabilir.
Astrolojik herhangi bir analizin o yorumu yapan, astroloğun bilgiyi kullanma şeklini de içerdiğini de hatırlamalıyız. Bu minvalde bir hatırlatma yapmak isterim. Bazı zamanlarda yakın çevremden ana akım ya da sosyal medyada dinledikleri bazı yorumlardan oldukça etkilenenler olduğunu gözlemliyorum. Astrolojinin modern dünyadaki yeri fikrimce kendimizi tanımak ve olayların akışında ne şekilde etkilendiğimizi fark etmek olmalıdır. Bunun dışında bir kehanet sistemi olarak görmek, kararlarımızı ve dolayısıyla seçimlerimizi etkilediğinde, irademizi devre dışı bıraktığımızı hatırlamalıyız.