Bu İçeriği Paylaş
Hindistan’ın yerli halkı M.Ö 3-4 bin yılları civarında eş zamanlı olarak Babil uygarlığından hiç de aşağıya olmayan bir gelişmişliğe sahiptir. Mohenjo- Doro adlı uygarlıkta sağlam ve birkaç katlı evlerin, dükkânların ve geniş caddelerin olduğu kentlerin varlığı 1924 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
Kuzeyden gelen Aryanlar adlı kavim, Hindistan’ı M.Ö 1600 yılından başlayarak her biri yüzyıllar süren üç aşamada ele geçirir.
İlk istiladan 600 yıl sonra İndus vadisi (Pancab) tamamen alınır.
Tam 500 yıl süren ikinci dönemdeyse doğuya doğru yayıldılar ve Ganj’ın suladığı bölgeye de hâkim olurlar.
En nihayetinde M.Ö 500 yıllarına dek süren bu sürecin sonunda Dekkan vadisini de alıp buraya kök salarlar.
Ele geçirdikleri Dravid kültürüdür. Bu uygarlığa ait kalıntılar hakkında tam olarak bilgi sahibi değiliz. Bugünkü Hindistan ve dini inançlarını oluşturanlar Aryanlardır.
HİNT FELSEFE TARİHİ
Hint felsefesini kesin çizgilerle ayırmak pek mümkün değildir. Hintli düşünürler, yapıtlarının ve düşüncelerinin arkasına gizlenmişlerdir. Bu düşünürlerin adları bilinse de yaşam öyküleri bilinmez.
M.Ö 1500- 500 yılları arasındaki döneme Vedalar çağı adı verilir.
Veda; Tanrı bilgisi, din bilgisi anlamına gelir. Vedaların uzunluğu Kitab-ı Mukaddes’in altı katı kadardır.
Rigveda; yakarış ve tanrıları övme bilgisini içerir.
Somaveda; ilahiler ve ilahi okuma bilgisini içerir.
Yayurveda; kurban törenlerinin bilgisini içerir.
Atharvaveda; büyü bilgisini, ilahileri, rahiplerin ilahi söyleyiş biçimlerini, gizemli sözleri sakladıkları başvuru kitabıdır.
Vedalar kendi içlerinde 4 bölüme ayrılır.
Mantras; ilahiler ve dualar
Brahmanas; yakarış, büyü ve kurban sözlerinin yerinde kullanışı
Aronyakas; orman metinleri, ormana çekilenlere öğütler
Upanişadlar; gizli öğretiler
TANRILAR
Agni: Savaş tanrısı
Indra: Şimşek ve yıldırım tanrısı
Vişnu: Güneş tanrısı
Hindu inancındaki kast sisteminin çıkışı Brahmanlar döneminde gerçekleşir. Kastlar, istila sırasında yerel halkla karışmak istemeyen yönetici ve egemen sınıfın ayrıcalıklı kalabilme isteğidir.
Kast: Portekizce renk anlamına gelir.
Varna: Sanskritçe renk anlamına gelir.
Bu kast sınıfları:
Brahmanlar: Rahipler
Kişatriyalar: Krallar, beyler, soylular, savaşçılar
Vaişyalar: Satıcılar, tüccarlar, esnaflar
Sudralar: İşçiler ve pis işlerde uğraşanlar
Paryalar: Dışlanmış olanlar- dokunulmazlar (O dönemdeki savaş tutsakları ve köleler)
Günümüz dünyasında Hindu inancının en yaygın öğretilerinden olan Vedik astroloji ve Ayurveda astrolojik bilgilerin yer aldığı metinler olan Upanişad metinlerine biraz daha yakından bakalım.
Bu metinler tek bir öğretiyi değil pek çok bilgenin çeşitli öğretilerini ve görüşlerini içerir. Yüzü aşkın Upanişad bulunur.
Upa: Yakın
Sad: Oturmak
Upanişad: Gerçeğe, ustaya yakın oturanlar anlamına gelir.
Yalnız ermişler için gizli bilgiler anlamına gelir. Bu bilgiler o dönemlerde belli bir azınlığa açıktır. Ezoterik öğreti metinleri olduğunu anladığımız bu metinler gerçeğe yaklaşmış olan öğrenciye verilir.
Bu metinlerde temel iki Hint felsefesinden bahsedilir.
Atman ve Brahman öğretisi, tekrar doğum ve kurtuluş düşüncesidir.
ATMAN VE BRAHMAN
Brahman; yakarış, büyülü söz, kutlu bilgi anlamına gelir. Evrenin yaratılış ilkesi, “Tüm evreni kapsayan her şeyin kaynağı, barınağı” anlamına evirilmiştir.
“Evren başlangıçta baştan sona Brahman’dı. O tanrıları yarattıktan sonra onları bu dünyaların başına dikti.”
Brahman her şeyin kaynağıdır. Atman ise soluk, nefes anlamına gelir. Kendi başına oluş, özvarlık, özbenlik anlamına evirilmiştir. İnsanın görünüşünü kabuk sayarsak, o kabuğu kırdığımızda içeride yaşamın özü olan ruh vardır. Atman kavramı bunu anlatır. Bu durumda evrende bir tek gerçek öz bulunur, o da Brahman’dır. Atman ise bizim içimizdeki Brahman’dır.
Hinduizm’de dış gerçeğin bilinmesi gerçek değildir. Varlığın birçok şekilde görülmesi Maya’dır. Gerçekte yalnızca birlik vardır.
“Okuyup öğrenmekle Atman’a ulaşılmaz. Kitap bilgisi ve akılla oraya yol yoktur. Bir Brahman, öğrenmek için çırpınmayı bırakmalı ve bir çocuk gibi olmalıdır. Gerçeği sözcükler söylemez, bunlar sadece çeneyi yorar.”
Bu anlamda bakınca Hinduizm’in birçok öğretinin içinde varlığını farklı yorumlarla devam ettirdiğini görürüz.
Mevlânâ “Hakikat bir dağın zirvesindedir. O dağın eteklerine akıl bineğiyle gidersin ama zirvesine gönül kuşuyla uçarsın,” der.
Upanişadlarda yer alan eğitimler yaklaşık yirmi yıl sürüyordu. Gerçeği arayan talip oruç tutmalıydı. Oruç; arınmak, özdenetim, dikkatin ve isteklerin dış dünyadan tümüyle çekilmesi ve çokluğun yarattığı aldatmacaları aşarak kişinin kendi özüne yani Atman’a varabilmesi için bir ön hazırlıktır.
Eğitim sözlü olarak verilir. Öğrenciler bilgiyi ezberler. Yazılı hale getirilmeden bilgiler yüzyıllar boyu bu şekilde korunmuştur.
HİNDUİZM’DE İLERLEYEN DÖNEMLER
M.Ö 500 yıllarında Hindistan’da ve tüm dünyada yeni bir dönem başlar. Bu çağa “Vedalar Sonrası Çağı” adı verilir. Bu dönem yaklaşık 1500 yıl sürer ve M.S 1000 civarında klasik dönem sonlanır.
- Genel olarak Brahman dininin dışına çıkılamamıştır. Bu dönemde Buda ve Mahavira gibi yeni dini liderler çıkmıştır.
- Bu yeni dönemde Upanişadları kaleme alanların hayatlarını da öğreniriz.
- Genel olarak Hint felsefesi azınlıkların elinde halkın inancı olarak yayılmaya başlamıştır.
- Bilgiler sadeleştirilmiş ve halkın anlayacağı hale getirilmiştir.
- Bu dönemde geleneğe karşı çıkan çeşitli akımlar ortaya çıkar.
- Çarvaka, Brahman dinine karşı çıkarak maddeyi, duygu ve düşünceyi ön plana çıkartmıştır. Dini inançları ve rahipleri aşağılayarak alaya alırlar. Maddi olmayan hiçbir şeyi ciddiye almazlar. Hatta küçümserler. Bu ilk başkaldırı kendine tam olarak bir zemin oluşturamasa da sonrasında doğacak dinlerin yolunu açmıştır.
- Jainizm’in kurucusu Mahavira adında zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş birisidir. Anne ve babası tekrar doğumu uğursuzluk sayan ve kendilerini öldürmeyi kurtuluş yolu olarak gören bir inanca sahiptirler. Bu inançta olanlar yeme ve içmeyi keserek ve yaşadıkları yerden uzaklaşarak bir şekilde kendi ölümlerini hazırlarlar. Anne ve babası kendi hayatlarına son verdikten sonra Mahavira gezgin bir çileci olarak yollara düşer. Mahavira’ya göre dünya var oluşundan bu yana canlı bir madde olan jiva- civa ve cansız bir madde olan ajiva-aciva’dan oluşmaktadır. Civalar, tüm bilgiyi ve erdemi, sonsuz mutluluğu içerirler. Bu özelliği gösterebilmeleri için başka maddelerden bulaşan kirden arınmış olmaları gerekir. Her yapılan iş, dokunulanlar, hareket halinde olmak yaşamın bu canlı maddesini kirletmektedir. Civa kavramı ruhu temsil eder ve aciva da maddeyi. İnsan yeme- içmeye, dünya zevklerine meylettikçe gerçek mutluluktan uzaklaşır. Bu nedenle sıkı perhiz yapmalı ve erdemli bir hayat sürmelidir.
- Cayna dinindeki öğretilerin temelinde dünya zevklerinden vazgeçerek ruhun mutluluğa ulaşılacağına inanılır.
- Yaşadıkları sürece başka canlılara zarar vermemek felsefesini benimserler.
- Yolda yürürken adım atmadan önce yolları süpürürler ki yerdeki böceklere zarar vermesinler.
- Ağızlarında peçe taşırlar ki nefes, havadaki canlılar ağızlarından içeriye girip zarar görmesinler.
- İçtikleri suları süzer olası, canlıları yutmaktan çekinirler.
- Caynacılıkta verilmemiş olanı alma kuralı esastır. Bu nedenle herhangi bir şeyin talep edilmesi hoş karşılanmaz. Bir meyveyi ağaçtan koparmak yerine onun düşmesini beklerler.
- Vegan beslenirler.
- Kurban kesmek veya bir canlının yaşamını sonlandırmak yasaktır.
Mahavina M.Ö 527 yılında, yetmiş iki yaşında öldüğünde 15.000 kişi onunla aynı yolu yürümeyi seçmiştir. O öldükten 1000 yıl sonra kurduğu dinin kuralları yazılı hale getirilir.
Caynacılar zamanla ikiye ayrılırlar.
Ak Giyenler, sadece beyaz giysiler giyerler. Hava giyenlerse çırılçıplak dolaşırlar. Bugün dünya üzerinde birkaç milyon insan bu dine inanır.
M. Gandhi’nin “Ahimsa” sözü Caynacıları tanımlar. “Zarar verme”