Bu İçeriği Paylaş
Kendi hayat hikâyemizi anlatırken seçtiğimiz anılar, olayları anlatırken kullandığımız kelimeler veya seçtiğimiz olay örgüsünün bizde bıraktığı duygusal etkiler aslında içimizde bir yerlerde olagelene işaret eder. Bizler birer hikâye anlatıcısıyızdır. Farkında olalım ya da olmayalım, kendimiz hakkında ya da yaşadıklarımız hakkında konuşurken, bir düşünce ya da duyguyu aktarmak üzere anılar seçkisi yaparız. Çocukluğumuzdan hatta doğum hikâyemizden başlar ve sonrasında da o hikâyeyi içinde bulunduğumuz zamana taşırız. Biz o anıdan bahsederken sinir sistemimiz ve beynimizin içindeki kayıtlar zamanda yolculuk yaparlar. O yaşımıza ve yaşanmışlığımıza yaptığımız bu yolculukta, anlatıcı olan tarafımız sanki bir robot gibi bir haldedir. O anda sanki algılarımız kapanmıştır. O anlattığımız olayın üzerinden otuz yıl geçmiş olsa dahi sanki o anda oradaymışız gibi hissederiz. Önümüzde açılmış bir ekran kaydını hipnotize olmuş şekilde izleriz.
Bir süre önce kendi hayatımda o yarı uykulu halimden bir an için uyandım. Amerika Birleşik Devletleri hakkında anlattığım hikâyeyi can kulağıyla dinledim. Bu ülke benim ilk yurtdışına çıkış hikâyemin bir parçasıydı. Üstelik yeni bir hayat kurmaya gitmiş ve yapamayacağımı anlayıp, dönmüştüm. Bu hikâyeyle olan bağım 21 yıl öncesine dayanıyordu. Bu hikâyeye yeniden bakmaya karar verdim.
Anlatımlarımda hangi ögeler vardı?
Hayal kırıklığı
Yalnızlık
İstismar edildiğim düşüncesi
Mahrum bırakılmak
Mecburiyetler
Bu listeyi daha da uzatabilirim ama gerek yok. En başta yazdığım “hayal kırıklığı” en derin izlerden birisini oluşturuyordu. Bir risk almış, yeni bir hayat kurmak üzere yola çıkmış ve en nihayetinde de başarısız olmuştum.
Hikâyemi anlatış biçimimde sadece Amerika anılarım yoktu, oturma iznimi reddederek meydan okumam vardı. Üstelik hikâyeye, döndükten sonra yaşadığım sıkıntılarımı da eklediğim için “Bak böyle riskler aldığında hayatın nasıl da zorlaşıyor,” mesajını da veriyordum. Kulağıma defalarca duyurmaya çalıştığım bu argümanlara sağır olmuştum. Bir gün tam da bu anılarımı sandığından çıkarmış yeniden anlatırken âdeta uykudan uyandım. Kulaklarımı dört açtım ve kendimi dinledim.
O günlerde yaşadıklarımı dillendirirken farkında bile olmadan geleceğe bakış açımı şekillendiren bir olay örgüsü kurguladığımı fark ettim. Anılarımda kendimden gizlediğim unsurları çıkartmak üzere yeniden bir değerlendirme listesi yaptım. Beklediğim gibi gitmeyen birçok gelişme olmuştu evet ama bunun yanında gayet güzel şeyler de vardı.
Alanda başka neler vardı?
- Amerika Birleşik Devletleri, bana kısa sürede oturum izni vermişti.
- O ülkede kaldığım süre boyunca beni sevgiyle saran birçok insan olmuştu.
- İlk kez başka bir ülkede yaşama fırsatı bulduğum için yabancı kültüre dair bir bakış açısı elde etmiştim.
- Çalıştığım süre boyunca paramı kazanmıştım.
- Dünyaya daha geniş bir perspektiften bakma fırsatım olmuştu.
Olayları değerlendirirken o dönemde başıma gelenleri Amerika’da olmama bağlamıştım. Oysa bulamadığım birçok şeyin sebebi o ülke değildi. Benim beklentilerim ile bana sunulanlar arasındaki fark ve daha birçok unsur nedeniyle yaşadığım hayal kırıklığını o ülkede yaşamaya çalışmama bağlamıştı.
Suçlu belliydi; Amerika ve oradaki yaşam biçimi.
Yaşadığım farkındalıkla yeniden Amerika’ya bir ziyaret yapmaya karar verdim. Tam yirmi bir yıl sonra yeniden aynı coğrafyaya ziyaretimde niyetin gücünü keşfetmeme de vesile olan nice olaylar yaşadım. Bunu başka bir yazıda sizlerle paylaşacağım.
Bu yazımın sonuna eklemek istediğim birkaç çalışma önerim var.
Bu soruları cevaplarken kendinizi sanki bir başkasını dinliyormuş ve ona farkına varamadığı bir halle ilgili yardım ediyormuş gibi düşünün.
- Hayatınızın bir döneminden sıklıkla bahseder misiniz?
- Bu bahsettiğiniz dönemle ilgili sizde kalan duygular neler?
- O zaman diliminde yaşadıklarınızdan sizde kalan düşünce kalıplarınız var mı?
Bu soruları sorarken öylesine ezberden değil de sanki çözülememiş bir olayın ipuçlarını arıyormuş gibi sakince ve açık kalple sorun.
Cevaplarınız hayat yolunuza ışık olsun.