Bu İçeriği Paylaş
İçinde bulunduğumuz zamanın sunduklarına pek uymayan bir kelimedir MAHREM.
Kutsal alana ait, korunan …
Size ait olanı korur musunuz?
Verilen emanetlere sahip çıkar mısınız?
Kendiniz ve iç dünyanız ilgili paylaşımlarınız nereye kadar mahremdir ?
Nereye gittiğiniz, ne yediğiniz, nasıl göründüğünüz, kimlerle olduğunuzu haber verme isteğinizin altında, gösterme isteği olduğunun farkındasınızdır.
Aitlik duygusu azaldıkça, birilerinin onaylamasına mecbur hissedenlerin sayısı gittikçe artıyor.
Aitlik ile bahsetmek istediğim; istenilenin samimiyeti ve onunla kurulan bağın gerçekliği. Bana ait olan istekler, özümden gelen, ihtiyaç hissettiklerim ve yaşadıklarımın sonucunda edinimlerim bana değer katar, manasını taşıyor.
Oysa ‘’ biri beni gözetlesin’’ ‘’ başkalarının ne yaptığı beni çok ilgilendirir’’ ‘’ bak nelerim var’’ sloganları ile yaşamak özendiriliyor.
Bir zamanlar sokakta yemenin ayıp olduğu, evde pişenden komşuya düşen payı göndermeden sofraya oturmayan bir kültürden gelmemize rağmen hızla adapte olduk bu yeni sisteme.
Fikirlerimizi, tertemiz beyaz çamaşırlarını komşuya nispet yaparcasına ipe serer gibi ortalık yerde söylemek, ‘’ kızım sana söylüyorum, var laf çarptığım sen anla’’ iletişim bozukluğu ile mahallenin hem muhtarı, hem hakkında konuşulanı hem de görgüsüzü biz olduk.
Enerjimizi ne varsa göstermek hatta belki sergilemek, klavye şövalyesi olmakla harcadığımızdan mıdır nedir, bir adım öteye gidemeyen bir millet olmaya aday olduk.
Hindistan dünyada yazılımın neredeyse liderliğine aday olup büyükler ligine girerken biz samanı dahi ithal edecek yolu bulduk.
Köyden kente her birimizin facebook, instagram ve Hz.Google ( kusura bakmayın ben böyle tanımlıyorum, gelmiş geçmiş bir çok kitaptan daha güvenilir bulunuyor ve de kim ne yazsa inanılıyor, servis eden Google amca olunca…) hesabı mevcut.
Mahrem konusuna geri dönelim….
Soframız – bereketimiz, bedenimiz- kıymetlimiz, evlatlarımız- emanetlerimiz, yaşadıklarımız- deneyimlerimiz ve daha niceleri ortalığa saçılmış durumda.
Sonra kalkıp kimlik bilgilerimiz çalındı diye feryat edenlerimiz oluyor.
Kimlik bilgilerinize gelene kadar siz neleri ifşa ettiniz, bir hatırlayınız.
Neredeyse ne zaman evden gittiğinizi, nerede oturduğunuzu, yaklaşık gelir durumunuzu, ne yiyip içtiğinizi, hatta duygularınızı ve bir konuya verdiğiniz tepkileri…
Kültür mühendisleri bir istedi siz bin verdiniz.
Neye nasıl tepki vereceğinizin anahtarını verdiğinizi hatırlayınız.
Mahrem, olanı korumanın kıymetini hatırlayalım dostlar….
Değerli hissetmenin yolu sahip olduklarımızda değil, aldığımız hayat hediyesine olan yaklaşımımızda saklı olduğunu bilelim.