Bu İçeriği Paylaş
Hay’dan gelen Hu’ya gider
Hayatın içinde ‘’haydan gelen huya gider’ , Hayrı olmayan kazancın bereketi olmayacağını anlatabilmek için kullandığımız bir cümledir. Çok daha derin bir mana taşır.
‘’ HAY’’ Allah’ın güzel isimlerinden birisidir yani Esma-ül Hüsnadır.
Kelime anlamı olarak HAY; diri, canlı
Esma-ül Hüsna olarak HAYY ; dirilten, canlandıran manasına gelir. O ölüleri diriltendir. Ebedi hayat sahibi olandır. Bir başkası nedeniyle diri olmayan demektir.
Hay’at kelimesi buradan gelir.
Peki ‘’ Hu yada Hü’’ nedir.
Kelime anlamı olarak Hü ; Arapça’da üçüncü tekil şahıs zamiri O demektir. “Hû” Sûfilere göre, Allah’ in zâtına işaret eden ismidir.
Tasavvuf yönünden baktığımızda en kıymetli zikirlerdendir. “Hû” tekliği işaret eder.
Muhiddin-i Arabi şöyle diyor “Hû hiçbir varlığın müşahede edemeyeceği Allah’ın mutlak gayb (akıl ve duyu organlarıyla algılanamaz olan alem) ve sır olan zatına işaret eder”.
Tekbirlerin (AllaHu Ekber) içinde Hû çekilir. Keza, ezanda da muezzin Hû der…
Hû burada Allah’ın adıyla birlikte gelen nefesdir
Yani can veren O’dur ve bütün dönüşler ‘’O’nadır .
O zaman ayrılık yok sadece her nefesle buluşma var. Ölüm diye bilinen buluşma Hay sıfatıyla yaratılan ve Ruhlarını diri tutanlar bir kavuşmadır.
Nefs’ten Nefese hissediş
Ya Hayy Ya Hü
Güzel hallere ve huylara sâhib olma ve utanılacak hareketlerden sakınma, her hususta haddini bilip, sınırı gözetme hâli.
Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk’a kavuşamaz. (İmâm-ı Rabbânî)
Allahü teâlâya karşı edeb, O’nun emirlerini yerine getirmekle olur. Avâmın, halkın edebi, dînin emirlerine uymak, havâssın, seçilmişlerin edebi, dînin emirlerine uymakla berâber kalbi zikr (Allahü teâlâyı anmak) nûru ile aydınlatmak, gönülden Allahü teâlâdan başka her şeyi çıkarmaktır. (İmâm-ı Gazâli)
Âdemoğlunun edebden nasîbi yok ise insan değildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark budur. Gözünü aç ve gör ki bütün Allahü teâlânın kelâmının mânâsı, âyet âyet edebden ibârettir. (Şems-i Tebrîzî)
İnsanlar edebe ilimden çok daha fazla muhtacdır. (Abdullah bin Menâzil)
En büyük edeb, ilâhî hududu muhâfaza etmek, gözetmek, Allahü teâlânın emirlerine uymak, yasaklarından sakınmaktır. (Abdülhakîm-i Arvâsî)
Din büyüklerinin yolu baştan sona edebdir. (İmâm-ı Rabbânî)
Bir kimsenin edebli olması, iyi kalblilik ve akıllılık alâmetidir. (Sırrîy-i Sekatî)
Kul için güzel edebden daha iyi mertebe görmedim. Çünkü aklın hayâtı edebdir. İnsan edeb ile dünyâ ve âhirette yüksek derecelere kavuşur. (Ebû Osman Hîrî) Edeb ehli edebden hâli olmaz, Edebsiz ilim öğrenen âlim olmaz.
(M.Sıddîk bin Saîd) İlim meclislerinde aradım, kıldım taleb, İlim geride kaldı ille edeb ille edeb. Edeb bir tâc imiş nûr-i Hüdâ’dan Giy ol tâcı emin ol her belâdan
(Yûnus Emre)
2. Namazda müstehab ve mendup olan şeyler.
Namazın sünnet ve edeblerinden birini gözetmek ve tenzîhi bir mekruhtan sakınmak; zikir ve tefekkürden üstündür. (İmâm-ı Rabbânî)
İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretleri namaz abdestinin edeblerinden bir edebi terk ettiği için kırk senelik namazını kazâ etmiş, yeniden kılmıştır. (İmâm-ı Rabbânî)