Bu İçeriği Paylaş
İnsanın anlam arayışı ve bu dünya üzerindeki varlığını tanımlama çabası, farkındalık yolculuğunun yakıtıdır.
Fark etmek, ne şahane bir hissediştir!
Aynı zamanda insanı adeta derin kuyulara atar.
Fark edilen her neyse, onunla kurulan düşünsel bağ ve yaşanan deneyimler bir anda zihinsel bir kaos yaratabilir.
Neden daha önce fark edemedim?
Bunu nasıl göremedim?
Ağzınızdan bunlara benzer cümlelerin döküldüğü anlar oldu mu?
Farkındalık insanı ferahlatabilir ya da dalgalı bir denizde yüzüyormuşçasına efor sarf ettirebilir. İlk anda dışarıda olan biteni, başkalarını değiştirme gayreti “Ben fark ettim hatta sen de fark et’’ ifadeleriyle coşar insanın içi.
Sonra dışarısı duymaz ya da size uymazsa hayal kırıklığı kalbinizi incitebilir. Onların değişmesi konfor alanını sağlama almaktır, ama gelin görün ki kimse yerinden kımıldamak istemez. Anlaşılmadığımız duygusuyla içe kapanabilir veya ısrarlara devam edebiliriz.
Sonra ne olur?
Sonra fark edişler kalbin kabulünden geçerse davranışlara yansımaya başlar ve çevreniz sizin değişiminize uymamış olsa da onlarla olan ilişkiniz değişime uğrar.
‘’ Eskisi gibi değilsin.’’
‘’ Sen çok değiştin.’’
Buna benzer ifadeler ya da ‘’En iyi arkadaşımla aramda neler oluyor?’’ gibi soru ve sorgulamalarla içsel bir sıkışıklık başlar.
Anlaşılmak ya da anlaşılmamak işte bütün mesele budur!
Hani her şey daha iyi olacak, kendimizi hafiflemiş hissedecektik, neler oluyor?
Üstelik bir de bir hafiye misali an be an kendini izlemek de cabası, istediğim gibi olmadı der geri adım atmak isteriz hatta belki atarız da ama o eski halden eser yoktur şimdi.
Gitsen gidilmez, dönsen dönülmez bir durumda kalıveririz.
Ben buna ‘’ İyileşme Krizi’’ diyorum.
İyileşme Krizi, tıpkı herhangi bir bedensel arınma sırasında hissettiğimiz o kötüleme haline benzer.
Onca çaba ve emekle bir beslenme programı uygularsınız. En sevdiğiniz, ağzınızın suyunu akıtan yemeklerden uzaklaşır, faydalı besinlerle yatar kalkarsınız ama gelin görün ki kendinizi iyi hissetmek bir yana adeta hastalanırsınız.
İlk defa uzun süreli açlık yaptığımda terliyor, üşüyor, bir yandan da başımı yastıktan kaldıramayacak kadar sarsılıyordum. Neler olduğunu anlayamadığım için biraz da telaşlanıyordum. Sanki kendime bir kötülük etmişim de sonuçlarına katlanıyormuşum gibi hissediyordum. Sancılarla kıvranan bedenim benden hesap soruyor gibi düşünüyordum. Bu halim yarım gün kadar sürmüştü. Sonra birdenbire kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Ertesi gün olduğunda ise sanki yeniden doğmuşçasına enerjiktim.
Bu durumu neden yaşadığımı tam olarak anladığımda benzer hallerin içinden geçerken, ruh halim oldukça sakin ve dingin oldu.
Hatta bazı zamanlarda birkaç gün katı bir besin tüketmemiş olmama rağmen, düzenlediğimiz kamplara katılanlara hem program sonunda yiyecekleri hem de evlerine götürecekleri yemekleri hazırlardım. Benim bu halim, gergin, hatta biraz öfkeli, bezgin, yorgun ve hatta pişmanlık duygularıyla mücadele eden ilk defa katılanları şaşırtırdı.
“Yemeklerin içinde, onca koku içinde hiç canın bir şey istemiyor mu? “Sen hiç dinlenmedin, yoksa bizi aç bırakıp sen bir şeyler mi yiyorsun, hiç mi yorulmuyorsun?’’ tarzında sorularla muhatap olurdum.
Oysa ben de benzer fiziksel zorlanmaları yaşardım. O anlarda bir köşeye çekilir, biraz uzanır ve bedenimin verdiği mücadeleye destek olmaya çalışırdım. Onların yaşadığı hallerle, beni ve benim gibi birden fazla defa bu durumu yaşamış olanları ayıran en önemli fark, bu durumun geçiciliğini bilmemiz ve o iyi hissetme haline varana kadar sabır göstermemizdi.
Sabır darlığın anahtarıdır, der Mevlâna.
Modern insanın pek de sevmediği bir kavramdır sabır.
Nereye kadar ve ne için mücadele edeceğim ya da nerede vazgeçmeliyim?
Sabır, selamete ulaştırır insanı eğer varacağı limanı biliyorsa, yolda karşılaştığı fırtına atlatması gereken bir durumdan ibarettir. Zorluğu görünce geri dönmeyi düşünmez, yola çıktığı için pişmanlık duymaz.
Pişmanlık!
Bizi derin kuyulara atan o duygunun kökünde, yaptıklarımızdan razı olmamak, olana kabul verememek ve belki de istediklerinin sonuçlarını tahmin edememiş olmak vardır.
Ne istemiştik?
Farkında olmak, bize ait olmayan, sıkıntıya sokan, baskı altında hissettiren duygu ve düşüncelerden arınmak.
Tıpkı bedensel arınmaya benzer bir durumdur bu.
Beden atık maddeleri, toksinleri, parazitleri, kötü bakterileri hatta bazı durumlarda tümöre benzer yapıları tespit eder, onları dışarıya atmak için işlem başlatır. Evi temizlemeye başladığımızda her ne kadar istekli olsak da temizlik devam ederken yorulur ve bir an önce bitsin isteriz. Tamamlamak için motivasyon kaynağımız; bittiğinde nasıl bir his yaşayacağımızla ilgilidir. Her yer mis gibi olacaktır. Yorulsak da devam ederiz. Bitirdiğimizde yaşadığımız keyif, yorgunluğumuza değmiştir.
Farkındalık yolculuğuyla bedensel arınmanın benzerliği…
Bedensel arınmada “İyileşme Krizi’’ yaşadığınızı fark eder ve bedene destek olursanız işiniz kolaylaşır.
Peki bunun farkındalık krizlerine ne faydası var?
Farkındalıkta yaşanan İyileşme Krizi; Onca çabama rağmen bir adım gidemedim, Hiçbir şey değişmedi aksine kötüleşti, Ne yapacağımı bilmiyorum, Eskiden daha iyiydi en azından ne olduğunun farkında değildim öylesine yaşıyordum, Ne zaman bitecek? Ne zaman değişecek? gibi ifadelerde kendini gösterebilir.
Zamana bırak…
Niyetini hatırla…
Bir günde öğrenmemiştin ki bir günde değişsin, önce fark ettin, sonra o alanı terk ediyorsun, terk ettiğin alana yeni bir davranış yerleştiriyorsun ve sonra o davranışı içselleştiriyorsun ve ta taaaa oldu da bitti bile.
Hemen…
Ne zaman?
Bir an önce…
Bu cümleler ağzımızdan dökülüyorsa farkında değiliz, farkında olma gayretindeyiz.
Farkında olsak serbest bırakır ve iyileşmeye olan özlemimizle o anı sakinlikle geçirebiliriz.
İyileşme krizleri yaşarken önerim; eskiye dönmek isteyen tarafımızı fark etmemiz olur.
Bunu isteyen gerçek ben mi, yoksa öğrenmiş olan ben konfor alanına geri dönmek ya da oradan çıkmak istemiyor mu? sorusunu sormalıyız.
Kendimizi iyi hissedeceğimiz şeylerle ilgilenmeliyiz.
Açık havada yürüyüş
Güzel bir yemek
Bir sohbet
Bir hayır kurumana destek
Hayvanlarla zaman geçirmek
Kendi kendini şefkatle kucaklamak
Bu çıkmazı yaşayan bir dostuna söyleyeceğin sözleri kendin için de telkin etmek
Bence iyi gidiyorsun
Bu durum geçici
Tam olarak anlayamadığın şeyler olabilir, sakin ol
Sakin ol ve kendine güven
İyileşme krizini atlattıktan sonra yaşadığımız o iyi hissetme halini diske kaydedersek, bir sonraki adımda güzel bir melodi gibi bizi sarar.
‘’ Daha öncede olmuştu ve geçti, gitti.’’